8 Şubat 2011 Salı

Göz Terbiyesi...

Bismillah...

Bu yazımızda vücud çiftliğimizde emaneten verilen göz hassesini başta risale-i nurun 6. söz eseri olmak üzere çeşitli kısımlardan istifade ile izah etmeye çalışacağız.

Hasse;lügat manası olarak duygu, bir şeye mahsus kuvvet manasına gelmekte. Hassenin kuvvet olarak da kullanılması gerçekten hayret-i mucib. Özellikle üstad hazretlerinin göz organı, göz uzvu gibi tabirler kullanmayıp "Meselâ, göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder"... şeklinde kullanması ruh ile göz arasındaki alakayı kalbimize hissettiriyor. Hem madem ruh ile göz arasında böyle kuvvetli bir alaka ve bağlılık var ve hem madem ruh bu alemi göz penceresinden seyreder, acaba maddi gözümüze ağırlık yapan bir kıl tanesini gözümüz kaldıramaz iken, belki gözden daha hassas olan ruhumuza göz penceremizden hangi ağırlıkları soktuk, ruhumuza gözümüzden hangi oklar geldi, deldi, ve geçti... ve ruhumuzu muhafaza edemedik...

Malumunuz evlerimizde pencereler vardır. Pencere bir muhafazadır mahremden. Perdedir üzerinde örtülen. Pencere kırık olsa içerisi üşüyecektir. Pencere örtülmese içerideki mahremler görülecektir. Pencere her daim açık olsa içeri hırsızlar girecektir... Bu teşbihlerden sonra üstadımızın ifadesini tekrar okuyup tefekkür etmeye ne dersiniz. "Meselâ, göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder"... Ruhumu mahremlerden muhafaza, Ruhumun latifelerini çalan hırsızlar... Haramlar...haram nazarlar... Hadi pencerelerimizi örtelim...Kapayalım gözlerimizi...

Ahir zamanın en dehşetli zamanında gözlerimize her ortamda lehviyatlar hücum etmekte. O kadar hücum etmekte ki ülfet eylemişiz normalleşmişiz. Bundan da ne olur ki diyecek görüşe gelmişiz. Peki göz hassesi, gözdeki bu kuvveti nasıl kullanacağız... Bunu üstadımız şöyle ifade ediyor altıncı sözde: "Meselâ, göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp, belki nefis hesâbına çalıştırsan, geçici, devamsız bâzı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsâniyeye bir kavvat derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve Onun hesâbına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitâb-ı kebîr-i kâinatın bir mütâlaacısı ve şu âlemdeki mu'cizât-ı san'at-ı Rabbâniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübârek bir arısı derecesine çıkar

Sözün güzelliği kısalığındadır hakikatince müşevveş fikirlerimi daha fazla beyan etmeden aziz üstadımızın göz hassesine(kendi alemimdeki tefekkür ile) risale-i nurda temas ettiği yerleri okumayup tahlile çalışalım.

- Ey göz, güzel bak! Adi bir kavvat nerede, kütüphâne-i İlâhînin mütefennin bir nâzırı nerede?(1)
- Risale-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: "Bende unutkanlık hastalığı tezayüt ediyor, ne yapayım?" (Bir öğretmen olarak özellikle bu ahir zamanda en ziyade müşahede ettiğimiz şeylerden bir tanesi de öğrencilerimizin "hocam aklımda tutamıyorum, kafam almıyor, aklıma girmiyor" diye serzenişleri ve bir çoğuna göre çok basit olan şeyleri dahi unutmaları"... acaba diyorum etrafımda tv, internet, telefon gibi vasıtalarla lehviyatların kucağına düşen bu evlatlarımız farkında olmadan bu haram nazarların kucağına düşmüş ve kuvve-i hafızalarına zarar gelmiş olamaz mı)










Ben de dedim: "Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünkü rivayet var: İmam-ı Şâfiî'nin (r.a.) dediği gibi, Haram-ı nazar, nisyan verir." 


Evet, ehl-i İslamda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir. 


Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su-i nazardan su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz'î, küllî o şekvâdadır. (2)


Dikkat edelim ki göz öyle bir hasse ve gözde öyle bir kuvvet var ki nazar-ı harama müptela olunca diğer hasselerimiz ve ruhumuz nasıl da yaralanıyor... Rabbim muhafaza eylesin...


Bir diğer husus da haram nazardan farklı olarak "göz ile takip neticesinde ruhumuza ve hizmetimize verdiği zararlar" noktasında da göz hassesine bakmamız gerekmekte: "İşte bu hakikate binaen, değil on üç ay, belki on üç sene dahi bakmasam hakkım var. Sizler baktınız, günahlardan başka ne kazandınız? Ben bakmadım, ne kaybettim" (kastamonu lahikası s: 161) Üstad hazretleri bu ifadeleri siyasi hadiseleri merak ile takip etmek meselesi için söylemiş. Mektubun tamamı için ilgili risaleye müracaat edilebilir.

Risale-i nurlardan eserleri her daim göz önünde bulundurmak manasında Meşveret-i şer'iye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. İhlâs Risâlesi'nin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilaf bu vakitte Risâle-i Nur'a büyük bir zarar verebilir

Rabbim gözlerimizi hakiki kuvvetine oluştursun ve bu zamanın cazibedar fitnesinden muhafaza eylesin...  Amin... 

Halil KARTAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder